Gündem çok yoğun ve her gün kötü bir habere uyanıyoruz. Gündem dışında paylaşım yapmak eleştiriliyor ve ses çıkarmamız gerektiğini düşünüyoruz. Siz kendi işlerinizle meşgulken birilerinin hakkı gasp ediliyor olabilir ve bundan haberdar olamayabilirsiniz. Bu düşünceler sürekli sosyal medyayı kontrol etmenize “yine bir kötü haber var mı?” diye bakmanıza neden olacak. Sürekli bir şeyler olurken habersiz ve tepkisiz kalmak istemiyoruz bu da bizleri “kötü haber bağımlısı” haline getirebiliyor. Bu durumun literatürde bir adı var: Doomscrolling yani felaket kaydırması. Hepimiz sosyal medya akışını güncellemek için ekranda parmaklarımızı kaydırıyoruz. Ne kadar çok belirsizlik ve kriz varsa kaygımız, umutsuzluğumuz artıyor. O belirsizliği ortadan kaldırmak ve bilgi sahibi olarak olan biten hakkında daha fazla kontrol sahibi olmaya çalışıyoruz. Bu nedenle daha fazla felaketi kaydırıyoruz.
Kimse kötü haberleri görmek istemez ve onları aramaz değil mi? Evet, adı üstünde “kötü” haber. Ama kötü bir şey olduysa bunu bilmek isteriz. Bilinmeyen bizi korkutur ve bir noktada kendimizi sürekli bir felaketi ararken buluruz. Zihnimiz olumsuz olana daha çok tepki verir. Bu kendimizi korumak için sahip olduğumuz bir eğilimdir. Modern dünyada ise bu eğilimimiz bize karşı kullanılır. Biz olumsuz haberlere ilgi gösterdikçe haber kaynakları ve sosyal medya algoritması daha fazla olumsuz haberleri önümüze çıkarır. Hatta olumsuz yalan haberler üretilir. Bu kadar kaygılıyken o haberleri teyit etmek, akılcı bir şekilde değerlendirmek imkânsız hale gelir. Umutsuzluk artar, umutsuzluk arttıkça daha çok paylaşır, daha çok arar ve daha çok maruz kalırız.
Yapılan araştırmalar doomscrolling’in kaygı, depresyon ve ikincil travmatik stresle ilişkili olduğunu; kişilerin iyilik halleri üzerinde olumsuz etkisi olduğunu göstermektedir. Olumsuz haberlere sadece 2-4 dakika arasında maruz kalmak bile kişilerin iyimserliklerinin ve olumlu duygularının azalmasına neden olmaktadır. Peki haberlerden uzak mı duralım? Memleket bu haldeyken?? Burada şunu düşünebiliriz: Bizim kendi ruh sağlığımızı yıpratmak pahasına olumsuz içeriklere maruz kalmamız ne kadar fayda sağlıyor? Yukarıda bahsettiğim gibi bizim maruziyetimiz bizi kötü etkilerken aynı zamanda gerçek olmayan haberlerin ortaya atılmasına neden oluyor. Bu durum daha dürtüsel ve işlevsiz tepkiler vermemize yol açıyor. Mesela suça ilişkin bir haber gördüğümüzde çok öfkeleniyoruz ve nefret, intikam duygularıyla doluyoruz. Sosyal medyada öfkeli paylaşımlar yapıyoruz, buna katılmayan kişilerle kavga ediyor ve sinir küpü oluyoruz. Vücudumuz savaş kaç moduna giriyor, kalp atışımız yükseliyor, kan eller ve ayaklarımızı doluyor, sıcak basıyor… O insanlar yok olsun istiyoruz ve bu esnada o suça ilişkin arka planı, toplumsal dinamikleri gözden kaçıyoruz. Enerjimizi yanlış yere yönlendiriyoruz.
Her duygu işlevseldir. Öfke olmaması gereken bir duygu değildir ve bizim değiştirici dönüştürücü ve hatta birleştirici bir enerji sağlayan bir yakıt olabilir ama aynı zamanda bütün etrafını yakıp yıkan hem kendine hem çevresine zarar veren bir enerji olarak da kalabilir. Tabii ki gündemle ilgilenelim ve olan biten normalmiş gibi hayatımıza devam ederek kimsenin aklıyla oynamayalım. Sadece haklı öfkemizi doğru yerlere yönlendirmek ve yapıcı bir güç haline getirmek üzerine kafa yoralım.
Peki ne yapmalı?
- Siz çok değerlisiniz. Sizin sağlığınız ve bu dünyaya kattığınız/katacağınız kişisel değerleriniz paha biçilemez. Bu nedenle iyilik yapın, destek olun ama bu dünyaya katacağınız benzersiz olan tek şeyi, kendinizi feda etmeyin. Siz bir eşya değilsiniz, araç olmayın. Gündem dahil sizi kendinizden uzaklaştıran bütün meseleler üzerine düşünün. Onlardan uzaklaştığınız, kendinizle bağ kurduğunuz alanlar yaratmayı ihmal etmeyin. Emin olun bunu yaptığınızda daha çok katkı sağlayacaksınız. Spor, meditasyon, sosyal zamanlar, dışarıda geçirilen birkaç saatlik bir zaman, müzik, belki yazı yazmak, şiir okumak, bir şeyler çizmek, kitap okumak ya da sadece durmak… Size iyi gelen her neyse onu yapmak zaman kaybı değil, her an aktif olmanız gerektiği düşüncesinin sizi nasıl pasif hale getirdiğini fark edin, ona kanmayın.
- Mindfulness stres durumlarına karşı bir ilaçtır. Farkındalığınızı artırmak için çalışın. Her şeyi otomatik pilotta yaptığınızı fark edebilirsiniz, bir anda Budha olamazsınız bu nedenle pes etmeyin. Farkındalığınız da bir kas gibi gelişecektir, her seferinde gözlemlemeye dönün. Bedeninizde neler olup bittiğine odaklanın, zihninizden geçen düşünceleri gözlemleyin, duygularınızı fark edip onları adlandırın. “Şu an bu duyguyu hissettiğimi fark ediyorum” cümlesini kurun. Yavaşlayın, o an her ne yapıyorsanız bütün dikkatinizi ona vermeye çalışın. Ona birtakım etiketler yapıştırmak yerine sadece onu görün ve geçmişte ya da gelecekte kalmak yerine o an, onunla kalın. Mesela dişlerinizi fırçalarken fırçanın kıllarının dişinizle ve diş etinizle temasına odaklanın. Macunun kokusunu, tadını fark edin. Suyun sıcaklığını, fırçanın çıkardığı sesi duyumsayın… Zihniniz bir sonraki adımda neler yapacağınızı, kime neler anlatacağınızı ya da geçmişte yaptığınız bir şeyi evirip çevirecek bunu fark edip tekrar o üzerinde hiç düşünmeden, fark etmeden yaşadığınız ana dönün.
- Sosyal medyada gördüğünüz bir şeye, birine öfkelendiğinizde ya da yoğun bir duygusal tepki verdiğinizde hemen bir şeyler yazmak ya da paylaşmak yerine durup düşünün. “Şu an burada beni rahatsız eden şey nedir?” sorusuna odaklanın. Evet haklı öfkemiz olabilir ama onu yıkıcı bir noktaya sürüklememek için bizimle ilgili olanı fark edebiliriz. Yoğun tepki varsa bir aktarım vardır. Orada olan bir şey belki bizim bir kompleksimize dokundu, belki çok fazla içselleştirdik, belki birilerini ya da bir şeyi kendi kimliğimiz haline getirdik ve bu nedenle yapılan eleştiri çok şahsi hissettirdi. Ya da yoğun bir onay alma, kendini açıklama, haklı görülme ihtiyacımız var bundan kaynaklı laftan anlamayan insanlara deli oluyoruz. O zaman birkaç cümle geri gidelim: “Yoğun bir tepki varsa aktarım vardır.” O tahammül edemediğiniz kişi ve kurumlar size karşı bir aktarım yapıyor ve bu saydığım durumları kendi içlerinde yaşıyor olabilirler. Biri bir konuda çok tepkiselse bilin ki bu sizinle değil ve siz onu kontrol edemez, değiştiremezsiniz. Başkalarının içsel durumlarını mantıksal açıklamalarla değiştiremezsiniz ama onlarla etkileşime girdikçe onları beslemiş olursunuz. Bu nedenle akıl dışı olanla vakit harcamayın.

- Yoğun duygusal içerikli paylaşımları fark edin. Özellikle zorlayıcı toplumsal meselelerde haber içerikleri de bir o kadar duygu ve dehşet içerikli olur. Haber için kullanılan görseller ve haberin dili o haberin bizi nasıl etkileyeceğini belirler. Biz bilgi almak için haber kaydırmaya başlarken duygu almaya, yüklenmeye başlarız. Bu da belirttiğim gibi bizi işlevsiz kılar. Haberlerin içeriğinin duygu değil bilgi odaklı ve çözüm odaklı, yapıcı, umut vadedici olması büyük değişimler yaratır. Bu nedenle spekülasyon yapan ve acıyı, öfkeyi romantize eden kaynaklardan uzak durmak, bu sömürünün bir parçası olmamak bizim elimizde. Kendi yorumlarımızda da bu kriteri düşünebiliriz. Boykot ve protestoların olumlu sonuçları, hedeflerin neler olduğu, benzer kaygılar güden kişilerin bir araya gelmesi ve birbirine destek olması üzerine olan içerikleri görmek yüreğimize su serpip bizi pasifize etmez aksine motivasyon sağlar. Neye bakarsak, neyi beslersek onu büyütürüz. Bu nedenle odağımız asla değişmeyecek kişiler ve kötülükler değil de bunu besleyen sistem, ona karşı neler yapılabileceği, yapılanların nasıl sonuç verdiği, olumsuzlukların arasından filizlenen güzellikler ve onların nasıl besleneceği olmalı. Amacımız zarar vermek ya da intikam değil hakkımız olanı almak ve iyi olana alan açmak olduğunda içimizde çok daha büyük bir güç ve umut olduğunu fark edeceksiniz.


Görsellerin sahibi: haklisinsericim/twitter
Kaynakça
Buchanan, K., Aknin, L. B., Lotun, S., & Sandstrom, G. M. (2021). Brief exposure to social media during the COVID-19 pandemic: Doom-scrolling has negative emotional consequences, but kindness-scrolling does not. Plos One, 16(10), e0257728. https://doi.org/10.1371/journal.pone.0257728
Budak, E. (2023). Türk medyasının depremle imtihanı: Kahramanmaraş Depremini afet haberciliği üzerinden değerlendirmek. Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi, 11(2), 1087–1113.
Çağlar, N., & Demirel, G. (2023). Kriz Ortamında Sosyal Medya Haberciliği: İnstagram Haber Sayfaları Üzerinden Bir İnceleme. Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 78(3), 505-529. https://doi.org/10.33630/ausbf.1158369
Garcia-Navarro, L. (2023, 19 Kasım). Your “doomscrolling” breeds anxiety. Here’s how to stop the cycle. National Public Radio. https://www.npr.org/2020/07/19/892728595/your-doomscrolling-breeds-anxiety-here-s-how-to-stop-the-cycle
Satici, S. A., Gocet Tekin, E., Deniz, M. E., & Satici, B. (2023). Doomscrolling scale: its association with personality traits, psychological distress, social media use, and wellbeing. Applied Research in Quality of Life, 18(2), 833-847. https://doi.org/10.1007/s11482-022-10110-7
Sharma, B., Lee, S. S., & Johnson, B. K. (2022). The dark at the end of the tunnel: Doomscrolling on social media newsfeeds. Technology, Mind, and Behavior, 3(1), 2689-0208. https://doi.org/10.1037/tmb0000059